Türkler doğar, üç öcüyle birlikte büyür ve çoğu bu üç öcüyle birlikte ölür.
Çocukluktan başlayarak diyanet “günah”, aile “ayıp”, devlet “yasak” diyerek korkutur onları.
Ne düşünsen, ne söylesen, ne yapsan günah, ayıp, yasak.
Ve başlarsın çocukken kafana konan bu üç öcü, bu üç gardiyanla birlikte yaşamaya.
Sanki her milimetresi günah, ayıp, yasak ile dolu bir mayın tarlasında yürüyor gibisindir.
Sanki kenarları günah, ayıp, yasak olan şeytan üçgeni misali üç öcü üçgeninin içine düşmüş gibisindir.
Sanki beynin F tipinden de korkunç bir zindana kapatılmış gibidir.
Bu yetişme tarzından özgür, demokrat, her şeyi sorgulayan insan çıkar mı?
Çıksa bile bunlar istisna olmaz mı?
Özgür bir ülke, demokrat bir ülke olamıyorsak belki de bundan.
Bireyler özgür değil ki ülke özgür olsun.
Bireyler demokrat değil ki ülke demokrat olsun.
Bu durumda özgürlükler nasıl kökleşecek, demokrasi nasıl yeşerecek ki?
Parti liderine, tarikat liderine, örgüt liderine kulluk etmek nasıl son bulacak ki?
Devlet görevlilerinin yasakçılığı, din görevlilerinin günahçılığı nasıl yok olacak ki?
Tek çare insan yetiştirme tarzımızı tersine çevirmek.
Ne düşünseler, ne söyleseler, ne yapsalar “Günah”, “Ayıp”, Yasak” diyerek karşılarına dikilmemek.
Her şeyi günah saymak günah olsun!
Her şeyi ayıp saymak ayıp olsun!
Her şeyi yasak saymak yasak olsun!
Çocukken kafalara konan öcüler yok olsun.
Çünkü öcüler yok olmazsa, insanlar var olmaz!